28 Mart 2008 Cuma

KonuşGönder

Size Turkcell'in mesajlaşmaya getirdiği bir yenilikten bahsetmek istiyorum. Hizmetin adı KonuşGönder.

SMS'ten farkı, mesajı yazmakla uğraşmak yerine 30 saniye içinde konuşarak sesinizi kaydedip gönderiyorsunuz. Fikir kesinlikle iyi! Özellikle orta yaş ve üzeri grup SMS yazmakla uğraşmak istemiyor. Hatta annem gibiler yazmayı öğrenmekle bile uğraşmak istemiyorlar :) Ya da benim gibiler üşeniyorlar ve SMS atmak yerine direkt arıyorlar. Bir ara abartmıştım zaten, SMS gelince cevap yazmaya üşendiğim için arayıp söylüyordum ne istiyorsam. Ama şimdi KonuşGönder'i kullanacağım kesin. Hatta ilk denememi yaptım bile, test edildi onaylandı ;) Şimdi gelelim bu hizmetin artı ve eksilerine:

+ SMS ile aynı fiyat
+ 30 saniye zamanınız var ki bence ne söyleyeceğinizi biliyorsanız yeterli bir zaman.
+ Özelleştirilmiş bir mesaj gönderebiliyorsunuz, karşı tarafa kuru kuru bir tebrik, doğumgünü mesajı vs yazmaktansa "iyi ki doğdun" melodisi eşliğinde bir mesaj gönderebilirsiniz hem de kendi bülbül sesinizden ;)
- İletim raporu gelmiyor.
- Son 7 gün içinde aldığınız mesajlar ve 10 mesaja kadar kaydetme/saklama kapasitesi var.
- Size gönderilmiş olan eski KonuşGönder'leri dinlemek ücretli.

~Sadece Turkcell'liler arasında kullanılabiliyor. Başka operatörlere gönderemiyorsunuz.

Henüz hiçbir yerde duyurusuna ya da reklamına rastlamadım ama çok yakında başlar diye düşünüyorum.

Bu arada, nasıl kullanacağınızı anlatmayı unutmuşum. Hemen söyleyeyim: Mesajı göndermek istediğiniz numaranın başındaki sıfırın yerine * yazıyorsunuz (Örneğin: *532 XXX XX XX) ve 30 saniye boyunca konuşuyorsunuz. Hepsi bu kadar.

26 Mart 2008 Çarşamba

Gelin Ayakkabısı


Yaz mevsimi yaklaştıkça düğünlerde de bir artış yaşanıyor. Şu sıralar üç blogger düğün telaşında: Laçin, Nazo ve Yass. Tabii bunlar sadece benim bildiklerim, kimbilir daha hangi bloggerlar vardır aynı heyecanları yaşayan. Ben de geçtiğimiz yaz aynı koşturmacalı dönemlerden geçmiş bir blogger olarak sizlerle gelin ayakkabımı paylaşmak istedim. Solda gördüğünüz "esas" ayakkabım. Sağdaki ise yedeğiydi ama düğün günü o telaş içerisinde annemdeki bir torbanın içinde unutuldu gitti. Ayakkabımı değiştirmek aklıma bile gelmedi. Soldakiyle tepindim de tepindim :) Gerçi acısı gecenin sonunda çıktı! Her iki ayakkabımı da tesadüfen İnci'den aldım. Aslında soldaki ayakkabım sedefli bir beyaz yani hafif pırıltılı ama cep telefonuyla çekilen fotoğraf ancak bu kadar oldu, pek belli olmuyor, idare ediverin artık ;) Sağdaki beyaz rugan babetlerimi düğün gecesi giymemiş olsam da sonrasında bol bol giydim, zaten dikkatli bakacak olursanız ön kısmı biraz iz oldu bile.

Nemlendiriciler - Neutrogena

Havalar tekrar soğumuşken ve konuyu nemlendiriclerden açmışken devam edeyim istedim :)

Neutrogena, benim senelerdir vazgeçemediğim nemlendirici markamdır. Onu bulana kadar neler denemedim ki. Nivea, Arko, Dove ve daha aklıma gelmeyen nice markalar. Uzun zamandır da el, ayak ve vücut nemlendiricisini severek kullanıyorum, çok da etkili oluyor. Özellikle de benim gibi kuru bir cilde sahipseniz kesinlikle denemenizi öneririm. Gerçi tabii Bodyshop ya da diğer birtakım markalardan aldığınız çilek, nar, karpuz vs gibi güzel kokulara sahip değil ama esas olan benim için işlevi yani ne kadar nemlendirdiği diyorsanız doğru tercih derim. Tabii diğer mis gibi kokulu ürünleri de es geçmemek lazım, onlara da kokuları için devam ;)
Not: Engin yani nam-ı diğer Nodiahp yazmamaya biraz daha devam ederse burası tam bir kadın, güzellik, bakım bloguna dönecek :)

19 Mart 2008 Çarşamba

Bakımlı Dudaklar İçin

Dudaklarım eskiden sadece kış aylarında ya da çok soğuklarda kurur, çatlardı. Ama maalesef artık yaz, kış hiç farketmiyor. Sürekli kuru. Dolayısıyla bu da beni dudak ürünleri konusunda ufak çaplı da olsa bir guru yaptı. Denemediğim ürün kalmadı desem yeridir :) Şimdiye kadar en iyi nemlendirdiğine inandığım Neutrogena'nın sadık bir müşterisiydim ama bu kış yeni bir ürün keşfettim, adı Blistex. Bütün büyük eczanelerde kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Markanın portföyünde şimdilik 4 ürünü var. Bunlar:
  • Daily Lip Conditioner - hassas dudaklara günlük bakım
  • Lip Splash - bilyeli dudak nemlendiricisi
  • Classic Lip Protector - klasik dudak koruyucu
  • Lip Relief Cream - çatlak dudaklara acil çözüm
Kışın Blistex'i ilk gördüğümde "Lip Relief Cream"'ini denedim ve benim için inanılmazdı fakat Neutrogena'dan bile iyi sonuç vermişti! Ayrıca dudakta bıraktığı nane kokusu da cabasıydı. Fiyatı ise Neutrogena'dan daha ucuzdu, yanılmıyorsam 6 YTL idi.
Dün ise uzun süredir merak ettiğim "Lip Splash" ürününü satın aldım. Bu, diğerine göre biraz daha tuzlu. 11 YTL. Fakat daha şimdiden ba-yıl-dım :) Bilyeli dudak nemlendiricisi nasıl oluyor demiştim ama oluyormuş işte. Bu ürünün özelliği ise nemlendirirken aynı zamanda dudaklara güzel bir parlaklık vermesi. Sanki renksiz bir parlatıcı ruj sürmüş gibi. Aklıma gelmişken, ben en iyisi tekrar tazeleyeyim ;)

16 Mart 2008 Pazar

Coca Cola Zero

Erkeklerin tas firin erkek olmakla övündügü bir ülkede lansmani gec kalmis bir ürün aslinda. Coca Cola Zero`nun üretilmesindeki temel amac sekerli odugu icin Coca Cola icmek istemeyen ama adinda Light gectigi icin Coca Cola Light`tan da hazzetmeyen erkekler icin bir alternatif sunmak. Yoksa aslinda Coca Cola Light`tan da cok farkli degil. Coca Cola`nin resmi aciklamsina bakacak olursaniz Coca Cola Zero`nun tadi Coca Cola Light`tan farkli ve normal Coca Cola`ya daha yakin. Coca Cola Zero`nun icerisinde aspartam, asesülfam K ve sukraloz gibi yapay tatlandiricilar bulunuyor. Ilk ikisi Coca Cola Light`ta da mevcut sonuncusu sadece Zero`da. Benim fikrimi soracak olursaniz gözleriniz kapali olarak bu üc Coca Cola`yi birbirinden ayirbiliyorsaniz üstün tat alma duyunuzu bu tür ürünlerle köreltmeyin, gidin sarap eksperi olun.

13 Mart 2008 Perşembe

Remington ve Darty

Geçtiğimiz hafta bahsettiğim saç düzleştiricime kavuştum sonunda :) Siparişimi Pazartesi öğleden sonra Darty'nin internet sitesinden verdim ve ürün Çarşamba günü öğleden sonra elimdeydi. Ben bile bu kadar çabuk gelmesine şaşırdım! Daha önce internette fiyat araştırması için kullandığımız bir siteden bahsetmiştik. Önce onu kullandım ama sonra Darty'e bakmak aklıma geldi de en uygun fiyatı orada buldum. Hem de kargo bedava. Yaşasın Darty! :P Tamam, biraz abartmış olabilirim ama kendime severek ve isteyerek yeni bir şey almışsam çok mutlu oluyorum :)
Akşam, ürünün içinden çıkan CD'yi izledim, nasıl kullanacağım konusunda çok yardımcı oldu. Gerçi videolarda hep iki kişi var, biri yapan diğeri ise saçı yapılan konumunda... Tek başıma bakalım nasıl olacak, bu akşam göreceğiz :) Sonucu fotoğraflı olarak sizinle paylaşırım artık...
Bu arada, Darty'i bilmeyenler için ufak bir not: Mağazanın şöyle bir iddiası/güven sözleşmesi var. Eğer Darty mağazalarından satın aldığınız ürünün aynısının (aynı marka ve modelinin) başka bir mağazada daha düşük fiyata satıldığını gösteren yayınlanmış belge (güncel tarihli fiyat broşürü, gazete ilanı, insert ) ile Darty'e başvurursanız aradaki fiyat farkını iade ediyorlar. Yanında da bir kutu çikolata ;)

11 Mart 2008 Salı

Hizmet 7-24

Son aylarda "inovasyon" kavramına takmış durumdayım. O yüzden bugün aldığım e-maili görünce hemen sizlerle paylaşmak istedim. Bu firmayla ve hizmetleriyle ilgili aslında daha önce bir yazı yazmıştım. Verdiklere hizmetlere bir yenisi daha eklenmiş, bu seferki hizmet ise Araç Muayenesi. Araçlarının fenni muayene işlemlerini yapmaya üşenenler ya da vakit ayıramayanlar düşünülmüş. Bunun için 444 77 24 nolu çağrı merkezini aramanız yeterli. Aracınızı adresinizden teslim alıp muayene ve egzoz emisyon ölçüm işlemlerini tamamlayıyorlar, muayene onayını ruhsatınıza işletiyorlar ve yine adresinize teslim ediyorlar. Elbette, belli bir ücret kaşılığında ;) İlaç 7-24 ve Market 7-24 hizmetleri gibi bu da güzel bir fikirden yola çıkılarak hayata geçirilmiş. Tebrik etmek lazım.

Dekorasyon Önerisi

Şu an oturduğumuz evi ilk tuttuğumuzda salondaki duvarlardan biri delik deşikti. Bizim tahminimize göre bizden önceki kiracılar plazma TV'yi sökerken o hale getirmişler. Duvarın eni o kadar genişti ki o boyutlarda bir tablo bir türlü bulamadık. Sonunda orta kısımlardaki delikleri kapatmak için beğendiğimiz pastel renk ağırlıklı bir tablo aldık ve astık. Fakat yine de en uçlardaki delikleri kapatmak için yeterli olmadı. Bunun üzerine, IKEA'ya yaptığımız ilk ziyarette tablomuza uygun renklerde, yanda en yukarıda gördüğünüz kutu içerisindeki gül yapraklarından satın aldım. Aslında bunlar dekorasyonda tabak içine ya da sehpa, örtü vs üstlerine serpiştirmek için kullanılıyor ama kimin umurunda :) Ben bu yaprakların 5'er adedini alarak birbirine diktim ve yanda gördüğünüz çiçeklerden yaptım. Bu çiçekleri de kapatamadığım deliklerin üzerine yapıştırdım. Aslında delikleri alçıyla kapattırıp, sonrasında da duvarın rengine boyayabilirdik ama bence böyle kesinlikle daha güzel ve iç açıcı oldu :)

6 Mart 2008 Perşembe

Yeni Farlarim - İnglot


Ilk Lacin'in blogunda gormustum İnglot'u. Farlari MAC kalitesinde fakat daha hesapli diyordu. Iste, benim vuruldugum andi bu :) Sonunda Cumartesi gunu Engin'le Mecidiyekoy'e gitmeye karar verdik de (C&A) ben de cikista Cevahir'e gidip İnglot'tan farlarimi aldim. Satis elemanlari cok ilgiliydiler sagolsunlar. Benim onun rengi nasilmis, bir de suna bakalim, yok yok ilki daha guzelmis vs gibi tum kararsizligimla sabirla basa ciktilar. Sonucta, ben de magazadan 5'li far paletimi, 4 renk farimi (bej, yesil, kahverengi, gri) ve tam da paletimin icine sigabilecek boyuttaki far fircami alip mutlu bir sekilde ayrildim :)
Magazada 3'lu, 5'li veya daha fazla far koyma kapasitesi olan diger paletleri bulmaniz mumkun. Paletlerdeki miknatisli mekanizma sayesinde farlarinizin kaymasi, dusmesi gibi birsey soz konusu degil. 5'li paletin fiyati 11 YTL'ydi ama sonucta bir kere aliyorsunuz bunu. Sonrasinda renkleriniz bittikce ya da ek yapmak isterseniz yine bos olan bolumleri kullaniyorsunuz. Tekli farlar 7 ya da 9 YTL. Cok uygun! Far fircasi ise %30 promosyondaydi sansima. Aslinda bir tane daha far fircasina ihtiyacim var ama artik o da baska sefere. Iyi ki gecen gun MAC'e gittigimde sadece concealer fircasi almakla yetinmisim. Fotografta gordugunuz gibi bir de makyaj cantasi hediye ettiler. Paletim icine tam sigiyor, boylece diger makyaj malzemelerimle beraber cantamda derli toplu duruyorlar. Kendime boyle severek, icime sinerek birseyler alinca cok mutlu oluyorum, size de ayni sey oluyor mu?

Sac Duzlestirici

Bu aralar bir arkadasimin da verdigi gaz neticesi kendime sac duzlestiricisi almaya karar verdim :) Gerci ben ayni seyi bundan birkac yil once de yasamistim ve yine bir arkadasimin tavsiyesi uzerine Rowenta Lissima'yi almistim. Maalesef cok kotu bir tercihmis. O zaman arkadasim dedi diye hemen gidip almistim fakat simdi akillandim, internette yogun bir arastirma yaptim ve alacagim urunun benim icin dogru bir tercih oldugundan emin oldum.


Aslinda internette baktigimda simdi Rowenta Lissima hakkinda da guzel yorumlar yazanlar gordum ama iihhh kanmayin, sacinizi dogru duzgun duzlestirmiyor. Ustelik hem uzun suruyor, hem kolunuz yoruluyor hem de saciniz yolunuyor. Dolayisiyla alindigindan beri benimki maalesef dolap bekliyor.


Bu sefer alacagim urun ise Remington. Henuz bu urun hakkinda bir tane bile kotu yorum gormedim. Iste alacagim urun, Remington Sleek & Curl Ince - S1031:

5 Mart 2008 Çarşamba

20dk

Daha önce Istanbul`un ilk ücretsiz gazetesi Gaste`den bahsetmistim. Simdilerde ise sokakta Gaste dagiticilarinin yaninda bir de 20dk gazetesi dagiticilarini görebilirsiniz. Iki gazete arasinda belirgin bir fark var aslinda. Gaste daha kültürel ve kisa haberlerden olusan dünya gündemini de takip eden bir gazete görüntüsü verirken 20dk ise daha cok bulvar gazetesi kivaminda. Büyük boy fotograflar, carpici basliklar, bolca magazin ve 3. sayfa haberi, yani baska bir acidan da daha eglenceli. Bir de bana mi hep oyle denk geldi bilmiyorum ama sanki Gaste dagiticilari daha bir kibar.

20dk`nin arkasinda Dogan grubu oldugu icin kaynak sikintisi cektiklerini sanmiyorum o yuzden daha az reklam da olacaktir gazete icerisinde. Aslinda 20dk`nin cok da iyi niyetlerle yayin hayatina basladigina inanmiyorum. Gaste, bence gercekten iyi bir fikirdi ve reklam pastasindan da pay almaya baslayacaklari anlasildiginda Dogan grubu rakip bir ücretsiz gazete cikarmaya basladi. Arkasinda boyle bir guc varken 20dk gazetesinin önemli üstünlükleri olacaktir tabii ama acaba Gaste rekabete dayanamaz ve kapanirsa 20dk yayinlanmaya devam eder mi?

4 Mart 2008 Salı

Magnum After Dinner

Dondurmayı kim sevmez ki? Artık dondurma sadece yazın yenir klişesi de ortadan kalkmaya başladığına göre size leziz bir tavsiyem olacak; Magnum After Dinner. Algida’nın son zamanlardaki ürün çeşitlendirme politikasının sonucu olsa gerek CarteDore, Vienetta gibi dondurmalardan sonra ev tüketimi için şimdi de bu ürün dondurma dolaplarında sizleri beklemekte.

Ufak pirmaitler şeklindeki dondurma onlu paketler halinde satılıyor ve her birinin ucu yerken parmaklarınızı yalamak zorunda kalmayasınız diye kağıtla kaplı. Aynı bildiğimiz Magnumdaki gibi önce çıtır çikolatayı aşmanız gerekiyor ki vanilyalı dondurmaya ulaşabileseniz :)

Fiyatı 10 ytl ve tanesnin 1ytl’ye geldiği düşünülecek olursa aslında pahalı bir dondurma bu ama bir tanesinin bir kişiyi tatmin ettiğini düşünecek olursak idare eder. Arkadaşlarla yediğiniz bir akşam yemeğinden sonra neşeli bir sohbet için ideal. Insanı mutlu ediyor...

Cafe Suadiye


Pazar günü Engin ve iki arkadaşımızla beraber sahildeki Cafe Suadiye’ye gittik. Bu benim üçüncü gidişimdi ve üçün ikisinde memnun kalmadım, dolayısıyla artık gidilmeyecekler listesine alındı. Bir kere caddedeki diğer cafelere oranla gereksiz şekilde pahalı. Starterlar bile 19 YTL'den basliyor! Gerisini siz düşünün. Biz açık kısmında oturduk ama maalesef hemen hemen her yerde olduğu gibi yine üstüm başım, saçlarım leş gibi sigara koktu. İçsem de ancak bu kadar igrenc kokabilirdim herhalde. Neyse, ben çok aç olmadığım için ve patatesle yapılan herşeye bayıldığım için patates kabukları diye bir starter istedim. İstemez olaydım. Üç tane ufak patatesi ortadan ikiye bölmüşler. Patateslerin içlerinin cok büyük bir bölümünü çıkarmışlar ve birine yoğurtlu-mayonezli bir karışım koymuşlar, diğerine acılı bir sos vs. Benim gibi bir patates sever bile beğenmedi.

Yemekler bittikten sonra baktık muhabbet güzel, biraz daha oturalım, çay-kahve içelim dedik. Garson, bana ve yanımdaki arkadaşıma fincanda çaylarımızı getirdi, diğer arkadaşımız ise kahvesini beklemeye devam etti. Ben bir baktım fincanın tabağı olduğu gibi çay, getirirken dökmüşler ve bana o halde onu verdiler. Ben de kılım ya, bu dökülmüş, peçete verir misiniz dedim. Hani garson görmediyse ben böyle dedikten sonra öküz değil ya yenisiyle değiştirir dedim. Sonuçta, orası alalade bir çay bahçesi olsa anlayacağım ve birşey demeden çayımı içmeye devam edeceğim ama eğer aynı çaya 3 katı fiyat çekiyorsanız ona göre de hizmet vereceksiniz. Neyse, baktım bizim garson peçete getirdi, sildi fincanımı ve tabağımı. Ben masadakilerin keyfini kacırmamak için sustum. Cayıma şeker attım, karıştırdım ve bir içtim ki bu çay değil kahve! Tabii ben iyice çıldırdım, garson tekrar çağırıldı ve siparişin yanlış olduğu, benim çay istediğimi, onların ise bana kahve getirdiği söylendi. Farkındaysanız yapıldı, edildi diyorum çünkü olaya Engin, sakin bir insan olarak el koydu. Garson demez mi bizim bir yanlışımız yok, sizin masada kahve siparişi verilmişti diye. A allahın terbiyesizi, sen ne diye ukalalık yapıp o zaman siparişi getirdiğinde kahve kimeydi diye sormuyorsun. Meğer bekleyen arkadaşın kahvesiymiş o. Bu sefer fincanı ona doğru itti. İyi de ben bunu içtim, tadına baktım, değiştirin lütfen bunu dedim. Demesem al, iç diyecek arkadaşıma, tebrikler! Ee benim çay nerede peki? Yok. Tekrar söylendi ama bu sefer neyse ki başka bir servis elemanı getirdi de benim de tadım daha fazla kaçmadı.

3 Mart 2008 Pazartesi

Schiller Chiemsee

Cumartesi günü Mecidiyeköy’deydik, bloga yazacak çok malzeme çıktı ama yavaş yavaş gidelim değil mi? :) Ben ilk olarak Cevahir’deki Schiller Chiemsee Cafe’den bahsetmek istiyorum. Akşamüstü, Cevahir Alisveris Merkezi'nde yorgunluktan bitmiş vaziyette kahve içecek bir yer ararken ve Kahve Dünyası’nda her zaman olduğu gibi yer bulamayınca yolumuz Schiller Chiemsee’ye düştü. Kahve Dünyası’nda bir tek boş masa bile yoktu. Ayakta bizim gibi yer bakanlar, kalkanlardan boşalan masaları kapabilmek için birbirlerinin gözlerini oyacak ve masalara atlayacak panter edasıyla gezinirken biz pes ettik :)

Schiller Chiemsee’in içerisi sigara dumanı olduğu için biz dışarıda oturmayı tercih ettik. Dışarıdaki rahat, yayilmalik koltuklarda yer kalmadığı için ise masa ve üç sandalye işimizi gördü. Gerçi dışarıdaki masaları öyle bir yaymışlardı ki acaba self servis mi diye düşündük önce. Gerçi garson bir süre sonra elinde menüyle gelince anladık ki az eleman olmasına rağmen bir şekilde yetişiyorlar. Gerçi hesap ödemek ya da sipariş vermek için garsonla biraz köşe kapmaca oynamanız gerekse de aceleniz yoksa hiç sorun değil bu elbette. Servis elemanları saygılı ve kibar ki bu benim için cok önemli bir unsurdur.

Üçümüz de (Engin, ben ve Çeço) havanın çok güzel olması bahanesiyle seçimimizi buzlu caylardan yana kullandık. Ben çilekli (Berry Garden), Çeço şeftalili (Pink Peach), Engin ise naneli ve limonlu soğuk içecek (Mojitea) aldı. Benimki oldukça şekerliydi fakat Engin’in seçimi en-fes-ti. Bir sonraki gidişimde kesinlikle Mojitea deneyeceğim. Bu arada içeceklerimiz estetik açıdan da harikaydılar. Ben çok memnun kaldım, gidin deneyin derim. Bagdat Caddesi'nde Suadiye'de de bir subeleri var, gelip gecerken gormustum.

1 Mart 2008 Cumartesi

Taksi Dolmus

Baska bir sehirde var mi bunlardan bilmiyorum ama Istanbul`da bircok insan ulasim icin dolmuslari tercih ediyor cunku hem ara duraklari olmadigi icin nispeten hizli bir ulasim sagliyorlar hem de oturma garantisi var. Ancak....

Her ne kadar alternatif ulasim araclari olarak tercih ediliyor olsalar da (ki ben de oldukca sık kullanirdim eskiden) ben dolmuslarin aldiklari paranin karsiligini verdiklerine inanmiyorum. Aslinda bakarsaniz uyuzum biraz bu dolmuslara. Otobusle Bostancidan Taksime kac liraya gidebiliyorsunz; 2.5 tl. Peki Deniz Otobüsü - Füniküler yoluyla kaca? 3.5tl + 1.2tl =4.7 tl. Dolmuslar ayni hat icin 4.75 tl aliyordu ben en son bindigimde ama bunun karsiliginda külüstür bir aracta ve sıkıs tıkıs gidiyorsunuz. Hele bir de ikili koltuga kaldiysaniz ya kenarda yarim oturabiliyorsunuz ya da sagdan soldan ezilerek. Bircogunun koltuklari da sanki coplukten toplanmis gibi cökük. Bu kadar zor mu bu dolmuslari konforlu yapmak anlamiyorum. Yani en azindan klimali olmalarini beklemek cok mu fazla? Artik yeni otobüsler bile klimali. Deniz otobüsü hakeza. Soförlerin sira kapmak icin piskopat gibi kullanmalarini saymiyorum bile. Bu ücret karsiliginda daha iyi bir hizmet haketigimize inaniyorum.

Yagmurlu bir gunde Taksimden dolmusa binmek gibi bir niyetiniz varsa yandiniz cünkü sira beklerken altina siginabileceginiz bir durak bile yok. Her gun yuzlerce belki de binlerce insan bu araclari kullaniyor ama nasil denetlendikleri belli degil. Rekabet olmayinca ve kurumsal bir catinin altinda hizmet vermeyince boyle oluyor sanirim. Belki de dolmuslar ozel bir isletmenin (söförler kooperatifi gibi birsey belki) altinda toplansa daha verimli hizmet alabilirdik. Bari Ford su araclarinin toplu tasima isinde kullanildiginin bilincine varip amacina uygun bir dizayn gelistirse de rahatlasak...