Mutfak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mutfak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mart 2012 Salı

Rossopomodoro

Cumartesi günü doktor çıkışı, ne zamandır gitmek istediğimiz Göztepe Parkı'nın karşısında Mayıs'ta açılan Rossopomodoro'ya gittik Phaidon'la birlikte. Rossopomodoro, İtalyanca'da kırmızı domates demekmiş; onu da öğrenmiş olduk :P


Dünyada 120'den fazla restoranı bulunan Napoli merkezli bir restoran zinciri. Esas şaraplarıyla ünlüymüş ancak biz hem öğlen gittiğimiz için hem de ben malum hamile olduğum için deneyemedik. Dekorasyonu genel olarak çok beğendik. Akşam eminim ki daha da güzel oluyordur. Akşam ortam loş olduğu için masaların ortasında pizza tabağını vs koymak için tasarlanmış ayaklı tepsinin altında ufak aydınlatmalar hoş... Aralardaki kolonlar sayesinde de isterseniz bazı masalarda kendi halinizde kalıp, kimseyle pek de bir ilginiz olmuyor.

Biz sipariş olarak, Mezzaluna'ya gittiğimizde her zaman yaptığımız gibi ortaya bir pizza ve büyük boy salata sipariş ettik. Pizza tercihimizi domates soslulardan Porcina'da, salata tercihimizi ise Cezarine Plain'den yana kullandık. Aslında salata olarak şöyle beyaz peynirli yeşillikli bir salata istemiştim ancak menüdekiler arasından maalesef istediğim gibi bir şey bulamadım. Pizza'yı ne Phaidon ne de ben beğendik. Bizim damak tadımıza hiç uymadı. Hem kalın hem de çok suluydu. Menüye buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca, Mezzaluna'yla kıyaslayınca pizzalar hemen hemen aynı fiyata ancak çok daha ufak ve lezzetsizdi. Üstelik servisten de hiç memnun kalmadık. Öğlen saatinde mekan neredeyse bomboş olmasına ve üç servis elemanı olmasına rağmen bir şey istemek için epey bir çaba sarfetmemiz gerekti. Masaya doğru hiç bakmadıkları gibi, seslendiğinizde duymuyorlardı da. Üstelik insan bir yemek getirdiğinde afiyet olsun der ya da onu bıraktım ben teşekkür ettiğimde der en azından. Ama bunlar ııhhh.

Özetle, bir daha gider miyiz? Ortak kararımız: HAYIR.

30 Aralık 2011 Cuma

Kirpikteki Gözyaşına Teşekkürler :)

Şimdiye kadar hiçbir çekiliş ya da şans oyununda birşey kazanmamışımdır. Ama yine de eğlence olsun diye katılmaktan da geri durmam :)

Hem eğlenmek hem de Sebla'nın emeğiyle yaptığı kurabiyeleri duyurmakta belki benim de ufak da olsa bir katkım olur diye bu çekilişe katıldım ve inanılır gibi değil ama kazandım! :) Bu da bebişimin şansına olsa gerek :) Sebla'nın kurabiyeleri dün şirkete geldi. O kadar özenli hazırlamış ki kutusunu. Bir de üzerine not iliştirmiş. Çok duygulandım :) Rüzgar'la Sebla'dan İpek'le annesine diye :) Tekrar çok teşekkürler.




Eğer siz de bu enfes kurabiyelerden ya da birbirinden şık ve lezzetli pastalardan sipariş etmek isterseniz, hadi tık tık :)

15 Kasım 2009 Pazar

Dinette

Yazmayalı ne kadar oluyor bilmiyorum. Ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Phaidon da olmasa bu blog iyice boşlanacaktı.

Dün akşam, yemek için Bağdat Caddesi'nde daha önce gitmediğimiz bir yere gidelim dedik ve Dinette'de bulduk kendimizi. Telefonda rezervasyon yaptırdık ve rezervasyon sırasında da Phaidon özellikle iyi bir masa olsun lütfen dedi. Onlar da cevap olarak bizim bütün masalarımız güzeldir dediler. Biz de vaayy dedik ama gidince gördük ki yalaannnn! Dinette, Bağdat Caddesi'nde Suadiye'de yanılmıyorsam eski Carpe Diem'in yeri. Sigara içenlere göre bir mekan. Dış mekanı geniş ve ışıklandırması vs daha şık. İçimden keşke sigara içseymişim diyeceğim aklıma gelmezdi :P Bu arada bir tek sol taraftaki sürgülü camı açıktı. Geriye kalan yerler kapalıydı. Ona rağmen nasıl fosur fosur sigara içildiğini biz anlayamadık, orası ayrı bir muamma. İçeriye girdiğimizde bize garsonların servis masasının yanındaki ufacık yuvarlak masayı ve 2 sandalyeyi gösterdiler, şaka gibiydi. Ne büyük hayalkırıklığı! Akşamın keyfi kaçmasın diye pek bir şey dememeye özen gösterdim ama bu, burada yazmama engel değillll. Gece boyunca garsonların tüm konuştuklarını dinlemek zorunda kaldık, ne büyük keyifti! Ayrıca mekan inanılmaz fazla aydınlıktı. Aslında içeride daha başka tonlarda (üst katta) boş masalar vardı ancak içeride bizden başka sadece 1 masa olduğu için o bölümleri açmamışlardı. Re-za-let!
2 ana yemek ve 2 alkolsüz içecek için 60 TL'nin üzerinde bir para ödedik. Ketçap istedim masaya plastik kırmızı bir ketçap şişesi geldi. Beklerdim ki ufak bir sosluğa koyup getirsinler. Ama bu mekandan fazla şey beklemek olurdu bu herhalde! Gittiğim yerlerde içeceğimi genelde yemekle beraber isterim ve çoğu yerde sanki inanılmaz zor bir şey istemişim gibi hissederim. Dinette'de de yine aynı şey oldu. Alt tarafı Coca Cola Zero istedim ancak yemekle birlikte gelsin lütfen dedim. Yemek geldi. Benim içeceğim vardı dedim. Coca Cola geldi. vs vs vs
Herşey mi çok kötüydü diyorsunuz, duyar gibiyim. Hakkını yemeyeyim. Yemek öncesinde gelen zeytinli, beyaz ve kepek ekmek sıcacık ve çıtır çıtırdı. Beğendik. Yemeğim ise ortalamaydı. Ancak bu fiyata bu hizmet ve bu yemekler hiç olmamış.
Doyduk mu? Doyduk.
Bir daha gider miyim? Hayır.

28 Aralık 2008 Pazar

Ekşili Yuvalama Çorbası


Dün söz verdiğim gibi akşama çorbayı yapıp size fikrimi söyleyeceğim demiştim. Hayatımda ilk defa bu çorbayı içiyorum. Genel olarak çok beğendim lezzetini ama sadece içindeki küçük köftelerin tadı garip geldi. Aynı şeyi Nodiahp da söyledi. Demek gariplik sadece bende değil :) Gerçi öyle çok da rahatsız etmedi. Olmadı, köftelerini ayıklar öyle içerim çorbayı. Bundan sonra alışveriş sepetime girecekler listesine eklendi bile.

27 Aralık 2008 Cumartesi

Sarelle Efsanesi Geri Döndü

Son zamanlarda televizyonda Sarelle reklamlarını görünce dayanamayıp sonunda aldım :) Önce reklamlarıyla ilgimi çekti. Pek de alışmadığımız bir şekilde, fındığın gözünden anlatılıyordu reklam. Oysa, ne bekleriz? Bir aile çerçevesi içerisinde ekmeğe Sarelle sürerken gördüğümüz anne ve mutlu çocukları vs. Ama neyse ki bu klasik anlayışı kullanmamışlar. Üstelik, kısa filmleri de dikkat çekici. Mesela, ürünün içerisinde trans yağ olmadığını anlatan, hem muzip hem de mesajı çok net bir şekilde veriyor. Siz ne dersiniz?


Uzun lafın kısası markete gittiğimde reklamda gösterilen ambalajı dışında bir de bu fotoğraftaki minik, şirin mi şirin kavanozları gördüm ve dayanamayıp hemen aldım :) Her biri 50 g'lık cam kavanozlar. 6 tanesini şık, kompakt bir kutuya yerleştirmişler. Üstelik kutuya da hasır görüntüsü vererek reklamlardaki doğallık konseptlerini iyice pekiştirmiş olmuşlar. Bu sektörde yenilikçi bir ambalaj olmuş.
Ne diyeyim, yolları açık olsun :)

Bizim Mutfak'ın Pazarlama Faaliyetleri

Bugün Nodiahp ile tam dışarı çıkacaktık ki kapımızın koluna asılmış Bizim Mutfak poşeti ile yerde duran Barilla kalem makarnayı gördük. Kağıt poşet, mutlu yıllar yazılı bir sticker ile kapatılmıştı ve içinden bir flier ile ekşili yuvalam çorbası çıktı. Aslında Ülker'e karşı soğuğumdur ama madem kapıma kadar gelip bırakmışlar denememezlik olmaz deyip bu akşam yemeğinde bu çorbayı pişireceğim. Tadına bakınca lezzeti hakkındaki görüşlerimi ayrıca paylaşırım sizlerle ;) Bu arada Barilla'yı çok severim ama anlaşılan onu da Ülker satın almış. Zaten adamlar hızlı tüketim ürünleri sektörünü ele geçirmiş vaziyette. El atmadıkları kategori kalmadı HTÜ'de neredeyse.
Bayramda da yine aynı yolu izlemişlerdi. O zaman da şeffaf bir poşet içerisine 3 adet minik çikolata koyup bir kurdeleyle ağzını kapatmışlardı. Onun fotoğrafını çekmek aklıma gelmemişti...

30 Mayıs 2008 Cuma

Dr. Oetker Gourmet Puding

Pazartesi günü, çok yakında tekrar düzenli yazmaya başlayacağım demişim ama nerdeee... Aradan 4 gün geçmiş bile ve sayfa hala aynı şekilde duruyor. Arkadaşlar, işleyen demir hesabı pırıl pırıl durumdayım son 2 haftadır özellikle :)


Neyse, gelelim konumuza. Soldaki fotoğraf belki 2 aydır yazılmayı bekliyor. Dr.Oetker Kakaolu Gourmet Pudingi büyük bir hevesle satın almıştım marketten çünkü içerisinde vişne parçacıkları vardı! Ama maalesef biraz hayal kırıklığı yarattı bende. Sanki vişne parçacığı konusunda biraz cimri davranılmış. Çok da bir farkı yoktu kakaolu pudinginden. Halbuki madem farklı bir ürün yapıyorsun bari tam yap değil mi? Boca et şöyle içine vişne parçacıklarını :) Yine de evde kolayca yapılacak pratik bir tatlı olması açısından denenebilir. Afiyet olsun şimdiden.
Not: Bu arada, hala evimde puding kaselerim yok (aman o eksik kalsın :) Onun yerine yukarıda gördüğünüz uzun ince dondurma kaselerime doldurdum pudingi de mecburen.

11 Nisan 2008 Cuma

Kokoşum Kokoşsun Kokoş

Bugün de eski yazılardan gidelim. Tembellik had safhada :) Daha önce de Tchibo'dan şu linkteki yazımda bahsetmiştim. İşte aşağıdaki bahsettiğim demonte 3 katlı dolabımız da yine Tchibo'dan. Sadık bir müşterisiyim, bilmem belli oluyor mu?
Yazının başlığının aksine aslında hiç kokoş değilimdir ama Engin hazır beni böyle yakalamışken fotoğraflayıp işi belgelere dayandırmak istemişti :) Nişanlıyken, yeni evimizin dekorasyonuyla uğraşırken, Tchibo kataloğunda bir dolap görüp beğenmiştim. Üç katlı, kendinden kapaklı, tam bizim mutfağa göreydi. Şu an bir gözünde soğanlar, bir gözünde patatesler ve diğer (en üst) bölümünde ise Engin'in her çeşit abur cuburu bulunmakta. İşte bu dolabı satın aldığımız zaman (yazın) demonteydi ve kurma işi bize kalmıştı. Engin zaten bayılır bu işlere, o gün benim de yapacağım tutmuştu işte. Dün akşam fotoğraf makinemdekileri bilgisayarıma aktarırken gördüm bu fotoğrafları, varlıklarını unutmuştum bile, kendi kendime gülüp eğlendim o günleri hatırlayınca.


Görmüş olduğunuz gibi eller manikürlü ve kırmızı ojeli ki Engin neredeyse kırmızı ojeden nefret ediyor ama ben inatla zaman zaman sürüyorum. Saçlar dışa doğru fönlü. Ama ben yerde bağdaş kurmuş o kokoş halimle dolap monte etmeye çalışıyorum :) Aslında o gün bir nikaha gidecektik, o yüzden de kuaföre gidip saç baş yaptırmıştım. Ama sonra o sıcakta karşıya geçip nikah törenine katılmaya çok üşenmiştik. Çok ayıp!!!

8 Nisan 2008 Salı

Damla Çikolatalı Muffin

Eski günlügümde ne var ne yok diye kurcalarken bu yazima rastladim, buyrunuz mis gibi bir muffin deneyimi size, yaninda da mis gibi cay ya da istege gore kahvenizzzzz :) Bu tarifi daha sonra yaptigimda tarcin koymadim ve o hali daha cok begenildi bizim aile tarafindan. Bu da benden nacizane bir oneri.

Haftasonu, geçtiğimiz hafta takip etmeye başladığım Burçin'in yemek blogunda görüp beğendiğim muffin tarifini denedim. Geçtiğimiz hafta bir heves IKEA'dan 12li teflon muffin kalıbı satın almıştım. Hevesle yapabileceğim lezzetli bir muffin tarifi ararken Burçin'İn blogunu keşfettim. Bu muffini seçmemdeki en büyük sebep damla çikolatalı olması ve de içinde margarin/tereyağı değil sıvıyağ olmasıydı. Burçin'in de izniyle damla çikolatalı muffin tarifini sizlerle paylaşacağım.

Malzemeler:

- 3 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
- 3 adet yumurta
- 1 tatlı kaşığı tarçın
- 1 su bardağı toz şeker
- 2 yemek kaşığı kakao
- 1 su bardağı soğuk süt
- ½ su bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı damla çikolata

Malzemeler benim 12'li muffin kalıbıma çok fazla geldi, o yüzden kalanını küçük bir kek kalıbına döktüm. Bir daha sefere ölçüyü biraz azaltıp yapmalı. Bir dahaki sefere diyorum çünkü yanında sıcacık demli bir çayla enfes oldu bu muffinler. Kahve sevmeyen ve hiç içmeyen bir insan olarak benim favorim muffin+çay ikilisidir ;) Neyse, uzatmadan muffin tarifine geçeyim.
Hazırlanışı:

Yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Damla çikolata hariç diğer tüm malzemeleri de ekleyip karıştırıyoruz (ben muffin hamuru iyice kabarsın diye un, kabartma tozu, tarçın ve kakaoyu süzgeçle eleyerek ekledim) Son olarak, damla çikolataları da tahta kaşık yardımıyla karışıma ekleyip hafifçe karıştırıyoruz. Karışımı, muffin kalıplarımıza ya da kağıtlarımıza yarısı dolacak şekilde paylaştırıyoruz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 15-20 dakika , kürdan testinden geçene kadar pişiriyoruz.
Yukarıda da dediğim gibi sizin de kalıbınız 12'liyse ya malzemeleri 3/4 oranında azaltın ya da 2 ayrı partide yapabilirsiniz.
Muffinleriniz piştikten sonra üzerine çikolata sosu, hindistancevizi, fındık ya da fıstık rendesi, vişne suyu ya da reçelinin suyu vs gibi kendi damak zevkinize göre dilediğiniz sosu da ekleyebilirsiniz.

Unutmadan, sakın kalıbınız teflon diye yağlamamazlık etmeyin, gerçi pek sorun olmadı muffinleri çıkartması ama yağlasaydım daha da kolay olacaktı eminim.
AFİYET OLSUN, ıhhhmmmm :)

28 Şubat 2008 Perşembe

Tefal Minute Snack Mini Fritöz



Yandaki fritözü iş arkadaşlarım evlilik hediyesi olarak getirmişlerdi. Aslında neye ihtiyacım olduğunu sorduklarında benim söylediğim birkaç alternatiften biriydi. En sevdiğim hediye modeli :) (SOR-AL)

Eğer siz de 2-3 kişilik çekirdek bir aileyseniz, Tefal'in bu mini fritözü çok kullanışlı. 400 gram patates kızartması, 1 litre de yağ kapasitesi var. Minik olduğu için de dünya kadar yağı içine boşaltmak zorunda kalmıyorsunuz. Kullanımı da temizliği de hem çok kolay hem de çok pratik. Filtresi sayesinde pek koku yapmıyor. İçerisindeki malzemenin kızarıp kızarmadığını anlamanız için cam bir göz yapmışlar fakat buhardan pek içeriyi göremiyorsunuz. Dolayısıyla ara sıra kapağını açıp kontrol etmenizi tavsiye ederim. Tabii yanık patatesler ya da sigara börekleri yemek istemiyorsanız ;)