Cumartesi akşamı, ilk şirketimden (şu an 3.şirketimdeyim de) bir arkadaşımın düğününe davetliydik. Düğün, İstanbul Tersane Komutanlığı’nda diğer adıyla Pavli adasında oldu. Çok güzel deniz manzaralı ve aynı zamanda da yemyeşil çim bahçeli güzel bir düğün mekanı bence. Nikah 18:30’da kıyıldı, biz de 18:00’e doğru oradaydık. Dolayısıyla, günbatımını izleme şansımız oldu. Bizim Pavli Adası’na ilk gidişimizdi. Haftaiçinde telefon ederek tarif almak istedim ama telefonu açan uzman çavuş benim seceremi sordu :) Herkese tarif veremezmiş efendim, yok artık! Neyse, sonuçta tarif aldım ama ne tarif!
Uzman Çavuş: Tuzla’ya dümdüz geliyorsunuz, yol üzerinde zaten.
Quentins: Ne taraftan geliyorum? E-5? Sahil?
U.Ç: E-5.
Q: Sahilden geliş nasıl peki? Ben … tarafından geleceğim.
U.Ç: Oradan da olur, hemen yol üzerinde zaten.
Q: Geliş yönümde mi yoksa karşı tarafta mı?
U.Ç: Karşı tarafta.
Düğün günü sahilden Tuzla tabelalarına kadar gittik. Sonunda askeriyeye benzer bir tesis görünce durduk, Engin inip sordu. Fakat, tesis telefondaki askerin bana söylediği gibi karşı tarafta değildi, burası olamazdı. Bir de ilginçtir ne bir tabela ne de başka belirtici bir şey. Yanlış yerdeymişiz, meğer geçmişiz bile! Ki yol üzerinde o kadar da baka baka gitmiştik. Neyse, uzman şoför Quentins (:P) oradan bir U çekip gerisin geriye gitti ve bir taksinin bir yere girmeye çalıştığını görünce o da daldı peşinden koyun misali. İyi de yapmışım çünkü gerçekten de orasıymış. İşin komik tarafı taksileri içeri sokmuyorlar ve kapıda kimlik kontrolü yapıyorlar. Malum, askeriye… Taksiden şık şıkır elbiseleri ve topuklu ayakkabılarıyla inenler de tabanvayla gidiyorlar. Saçma!
Mekan iyiydi hoştu fakat servis çookk kötüydü. Garsonlar askerliklerini yapan erlerdi. Gece, erkekler arasında böyle askerlik herkese lazım şeklinde çok geyik döndü. Yemek servisi de içki servisi de çok ağır aksaktı. Ayrıca yemeklerini de beğendiğimi söyleyemem ama kimin umurunda :) Maksat insanın arkadaşlarıyla hoşça vakit geçirmesi. Yalnız, açık hava olduğu için akşam incecik elbiseler içinde epey üşüdük. Bazı arkadaşlarım şal istediler fakat tabii ki yoktu.
Bu arada fotoğraftaki yeni saçım :) Epey kısalttım ama rengi yine aynı benim doğal rengim. Her gittiğim kuaför ağzımdan girip burnumdan çıksa da dokundurmuyorum rengine. Ben yakıştırıyorum kendime. Beyazlarım çıkana kadar sanırım böyle de devam edecek. Gerçi büyük de konuşmamak lazım ;)
Uzman Çavuş: Tuzla’ya dümdüz geliyorsunuz, yol üzerinde zaten.
Quentins: Ne taraftan geliyorum? E-5? Sahil?
U.Ç: E-5.
Q: Sahilden geliş nasıl peki? Ben … tarafından geleceğim.
U.Ç: Oradan da olur, hemen yol üzerinde zaten.
Q: Geliş yönümde mi yoksa karşı tarafta mı?
U.Ç: Karşı tarafta.
Düğün günü sahilden Tuzla tabelalarına kadar gittik. Sonunda askeriyeye benzer bir tesis görünce durduk, Engin inip sordu. Fakat, tesis telefondaki askerin bana söylediği gibi karşı tarafta değildi, burası olamazdı. Bir de ilginçtir ne bir tabela ne de başka belirtici bir şey. Yanlış yerdeymişiz, meğer geçmişiz bile! Ki yol üzerinde o kadar da baka baka gitmiştik. Neyse, uzman şoför Quentins (:P) oradan bir U çekip gerisin geriye gitti ve bir taksinin bir yere girmeye çalıştığını görünce o da daldı peşinden koyun misali. İyi de yapmışım çünkü gerçekten de orasıymış. İşin komik tarafı taksileri içeri sokmuyorlar ve kapıda kimlik kontrolü yapıyorlar. Malum, askeriye… Taksiden şık şıkır elbiseleri ve topuklu ayakkabılarıyla inenler de tabanvayla gidiyorlar. Saçma!
Mekan iyiydi hoştu fakat servis çookk kötüydü. Garsonlar askerliklerini yapan erlerdi. Gece, erkekler arasında böyle askerlik herkese lazım şeklinde çok geyik döndü. Yemek servisi de içki servisi de çok ağır aksaktı. Ayrıca yemeklerini de beğendiğimi söyleyemem ama kimin umurunda :) Maksat insanın arkadaşlarıyla hoşça vakit geçirmesi. Yalnız, açık hava olduğu için akşam incecik elbiseler içinde epey üşüdük. Bazı arkadaşlarım şal istediler fakat tabii ki yoktu.
Bu arada fotoğraftaki yeni saçım :) Epey kısalttım ama rengi yine aynı benim doğal rengim. Her gittiğim kuaför ağzımdan girip burnumdan çıksa da dokundurmuyorum rengine. Ben yakıştırıyorum kendime. Beyazlarım çıkana kadar sanırım böyle de devam edecek. Gerçi büyük de konuşmamak lazım ;)