15 Kasım 2008 Cumartesi

Philips X800


Kimine göre "cakma IPhone" kimine göre "Fukara Iphone" ama kesin olan bir sey var Philips`in Xenium serisinin son ürünlerinden olan X800 fiyat-performans özellikleriyle göz dolduryor.

Cep telefon üreticileri, tüketicilerin Iphone`a nasil tepki vereceklerini beklediler sanirim ve sonucta sektörde devrim sayilabilecek dokunmatik ekran teknolojisi giderek yayginlsiyor. X800`ün en önemli özelligi de 2.9 inch boyutunda bir dokunmatik ekrana sahip olmasi. Ayrica bircok rakibinden de daha hafif; pil dahil 99 gram. Inanin bu olduka hafif demek. Pahali rakipleriyle karsilastirinca boyut olarak da daha narin ve şık duruyor.

Ama ucuz olmasi bosuna degil. Bir kere wifi (kablosuz internet baglantisi) ve edge (hizli data baglantisi) olmamasi önemli eksileri. Kendi internet tarayicisi cok zayif ama bunu Opera Mini (LG Prada versyonu uyumlu calisiyor) yükleyerek gecistirebilirsiniz. Cesitli uygulamalar ve oyunlar indirmek istiyorsaniz da Java`ya mahkumsunuz.

Telefonun dokunmatik ekrani oldukce iyi calisiyor ama smsleri parmakla yazma hayalleri kuranlari simdiden uyarmak lazim; klavye oldukca kucuk oldugu icin bu pek mümkün degil. En azindan ben beceremiyorum, ama telefonun yaninda gömülü vaziyette duran kalem bu konuda imdadiniza yetisiyor.

X800`ün en önemli özelliklerinden biri 1 aya kadar varan pil kullanim süresi. Özellikle devamli radyo ve mp3 dinliyorsaniz farki hemen anlayacaksiniz.

Samsung Omnia kadar cok yönlü olmasa da Philips X800 3te1 fiyatiyla göz dolduruyor.
Sonradan buldugum bir linki de ekleyeyim buraya. Bu linkte Philips x800 icin bircok oyun bulabilirsiniz.
Ayrica burada da bircok mp4 film bulabilirsiniz. Cepten izlemek keyifli oluyor.

1 Eylül 2008 Pazartesi

Viaport


Istanbul'da bu kadar cok alisveris merkezi varken hala nasil pespese yenilerini aciyorlar tam olarak anlayamiyorum ama demek ki bir bildikleri var. Sonucta ne zaman gitsem dolu. Özellikle yazin insanlar sirf serinlemek icin bile ugruyorlar sanki. Son alisveris merkezimiz Kurtköy'de acilan Viaport.

Daha cok indirimli ürünlerinin sunulacagi bu alisveris merkezinde ayrica Istanbul'un ilk Kipa'si da hizmet veriyor. Su an tüm dukkanlar acilmis durumda degil ama yinede aradiginiz herseyi bulabilirsiniz. Mesela ben kendime uygun bir fiyata bir Mayo aldim bile :)

Tam olarak anlayamadigim sey yazin bile oldukca ruzgarli olan bu mekanin kisin nasil müsteri cekecegi cünkü tüm yürüyüs alanlarinin üstü acik ama belki de kis icin farkli bir uygulama dusunuyorlardir. Ben görmedim ama söylediklerine göre burasi Izmir'deki Bornova Forum alisveris merkezini andiriyormus. Son trend de bu biliyorsunuz. Acikhava alisveris merkezleri. Global isinmayla paralel bir yatirim düsüncesi olsa gerek. Kanyon acilmadan önce de gazetelerde yok yerden isitmali yok bilmem kac tane klimali falan diye atip tutmuslardi ama gidince insan usuyor iste...

Viaport aslinda bildigimiz alisveris merkezlerinden cok da farkli degil ama Genclik meydani diye bir alanda cocuklar midilliye binebiliyorlar ve hemen yaninda da yine cocuklar icin ufak bir gokart alani var. Dikkatimi ceken diger bir alan da plaj havasi verilmis olan kum havuzuydu. Kullanimda degildi ama tam olarak faaliyete gectiginde orda eglendirici aktiviteler olabilir.

24 Ağustos 2008 Pazar

Pasalimani Kafe


Bogaz kenarinda denize sifir bir kafede pazar sabahi brunch yapmak isterseniz secenekleriniz arasinda Pasalimani Kafe`de bulunuyor. Beltur tarafindan isletilen bu mekan Üsküdarin biraz ilerisinde size cok güzel bir manzara sunuyor.
Pazar günleri 21 ytl`ya acik büfe kahvalti yapabiliyorsunuz ama ne yalan söyleyeyim acik büfe öyle cok da zengin degil. Ne bekliyordum bilmiyorum ama bildigimiz klasik peynir cesitler, pogaca, kahvaltilik tatlilar, misir gevrekleri ve kahvaltilik domates ile salatalik disinda pek de birsey yok. Klasik bir kahvalti yeter bana diyorsaniz problem yok ama daha fazla cesitlilik istiyorsaniz baska bir arayisa girmelisiniz. Sikma portakal suyu, krep veya omlet tarzinda birseyler fena olmazdi bence.

Kendi özel araclari ile gelenler icin bir otopark mevcut ve cocuklu ailelerin rahat bir nefes almasini saglayacak ufak bir oyun parki bile var.

2 Ağustos 2008 Cumartesi

AGVA


Aslinda Istanbul gibi dünyanin en güzel sehirlerinden birinde yasayinca tatil yapmak icin baska bir yere gitmeye de gerek yok. Günes her yerde ayni, havuzun alasi burda... E denize girilebilecek de bir sürü yer var artik...... Ama bu yazinin konusu daha farkli bir tatil arayisi icinde olanlar icin ve yine Istanbul il sinirlari icerisinde.

Soyle huzurlu bir yerde kafami dinlemek istiyorum diyenler icin Agva süper bir secenek. Istanbuldan araba ile yaklasik olarak birbucuk saat uzaklikta ve Sile'den sonra yol bozuk ve virajli oldugu icin biraz sinir bozucu ama vardiginizda buna degdigini anlayacaksiniz.

Göksu deresi boyunca bircok otel ve tesis var. Ben Greenline oteline gittim ama sanirim hepsi sizi tatmin edecektir. Sessiz sakin bir ortamda dere kenarinda haftasonu dinlenmek ve huzura kavusmak icin bulunmaz bir yer olmus burasi. Yesillikler arasinda sevgilinzle romantik bir haftasonu yasamak icin de ideal, arkadaslarla sohbeti bol bir kacamak icin de. Isteyen hamakta yatip keyif yapar isteyen de yastik üzerinde dere kenarinda. Istanbul`a bu kadar yakinken daha ne kadar dogasini koruyabilir bilmiyorum ama Bodrum gibi bir "tatil cenneti" olacagina yolu bozuk bir doga harikasi olsun daha iyi.

Dere üzerinde bir tekne turu yapmanizi tavisiye ederim, cok eglenceli oluyor (8-10 kisilik bir tekneyi tur icin kiralamak 40ytl). Daha sportif olanlar deniz bisikletiyle de dere boyunu kesfe cikabilirler.

Derenin Karadenizle bulustugu noktada bir de plaj mevcut ancak denemis olanlar plajin pek temiz olmadigini söylüyorlar (Gitmedim ama pajin yaninda güzel de bir balikci lokantasi varmis...). Yine de yüzmek isteyenler Karadeniz ile Dere arasinda secim yapabilirler zira derede yüzenler de gördüm.

Agva ile ilgili tek sikayetim otellerin pazar günü brunch imkani sunmamasi. Pazar günü kahvalti onbir de biter mi hic? Yani günübirlik gidecekseniz ya erken gidin ya da kahvatinizi edip öyle cikin yola...

20 Temmuz 2008 Pazar

Club Sporium Bostanci


Atalarimiz ava cikarak fit kaliyorlarmis ama modern dünyanin insanlari zamanlarinin cogunu oturarak gecirdikleri icin hareket etmek icin uste para veriyorlar. Uc tarafi denizle cevrili bir ülkede denzi olan bir sehirde yasiyorum ama yine de yüzebilmek icin Club Sporium Bostanciya uzunca bir süredir üyeyim. Ne de olsa bunun bir de kisi var...

Bircok fitness aktivitesine (tennisden squasha kadar) imkan tanimasina ragmen ben sadece havuz üyesiyim ve herkese tavsiye ederim. Yari olimpik bir havuzda kisin yüzebilir, cikista da sauna sefasi ile rahatlayabilirsiniz veya yazin acik olimpik havuzda güneslenebilirsiniz.

Yanliz uyarmaliyim yazlari acik havuza cok ragbet oldugu icin biraz kalabalik olabiliyor. Eger amaciniz sosyallesmek (= piyasa yapmak) degilse sabah erken gelip tertemiz havuzda yüzüp biraz da güneslendikten sonra kalabalik bastirmadan kacabilirsiniz. Kapali havuzdaki sorun ise zaman zaman ayi familyasina yakin olan bazi erkeklerin yüzerken biraz dikkatsiz davranmalari. Mümkün oldugunca kulvarinizi savunmaya calisin ve su fiskirtan kulaclara karsi kendinize bir gözlük edinin :) Burada da sabah erken gelmek daha konforlu bir deneyimi garanti ediyor.

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Moda Iskele Restoran


Yaz olunca insan söyle püfür püfür denize karsi mekanlar ariyor. Iste Moda`daki tarihi iskele bu acidan oldukca güzel bir mekan. Her ne kadar Bogaz manzarasi olmasa da yine de Marmara denizinin ortasinda oturuyormus hissi veren tarihi iskele insana huzur veriyor. Denizin üzerinden tas bir yoldan gidilerek ulasilan iskele bir lodos firtinasinda hasar gördükten sonra restore edilmis ve simdi restoran ve cafe olarak Beltur tarafindan isletiliyor.

Oyle cok genis bir menusu yok ama ben yedigim Tavuk Izgaradan oldukca memnun kaldim. Menude belirtilmemis ama sanirim kömür atesinden hazirlaniyor ve bu lezzeti oldukca arttiriyor. Fiyatlar da makul sayilir; ana yemekler 15 ytl dolaylarinda. Isteyen icin icki de mevut.

Sabah arkadaslarinizla keyifli bir kahvalti keyfi yapabileceginiz gibi, öglen yemeginde denize karsi güzel bir yemek de yiyebilirsiniz. Benim tavsiyem denize sifir masalarden birine oturmaniz ve arada bir ufak ekmek parcalarini denize atmaniz. Iskele etrafinda bir sürü balik var ve siz ekmekleri attiginiz anda hepsi bir parca koparabilmek icin yüzeye hücüm ediyor. Oldukca keyifli bir manzara. Baliktan hoslanmiyorsaniz da etrafta ucusan Martilarla eglenin.

Firsat dogar dogmaz gün batimini da burda izlemek istiyorum. Yanimda sevgilim, karsimda deniz ve adalar, arkamda kösk gibi duran tarihi bir Iskele ve batan günes hemen yanibasimdaki denizi kizila boyuyur. Sikici bir haftanin ardindan insan haftasonunu böyle huzurlu gecirmeli...
ps: Moda Iskelesinde icki servisi olmadigina iliskin bir sitem geldi ve malesef hakli bir sitem cunku anladigim kadariyla isletme Beltur`a gectikten sonra icki servisini kaldirmis. Mekan yine güzel bir mekan ama eskiden oldugu gibi icki servisi de olsa daha guzel olurmus...

3 Haziran 2008 Salı

Pavli Adası'nda Düğün

Cumartesi akşamı, ilk şirketimden (şu an 3.şirketimdeyim de) bir arkadaşımın düğününe davetliydik. Düğün, İstanbul Tersane Komutanlığı’nda diğer adıyla Pavli adasında oldu. Çok güzel deniz manzaralı ve aynı zamanda da yemyeşil çim bahçeli güzel bir düğün mekanı bence. Nikah 18:30’da kıyıldı, biz de 18:00’e doğru oradaydık. Dolayısıyla, günbatımını izleme şansımız oldu. Bizim Pavli Adası’na ilk gidişimizdi. Haftaiçinde telefon ederek tarif almak istedim ama telefonu açan uzman çavuş benim seceremi sordu :) Herkese tarif veremezmiş efendim, yok artık! Neyse, sonuçta tarif aldım ama ne tarif!

Uzman Çavuş: Tuzla’ya dümdüz geliyorsunuz, yol üzerinde zaten.
Quentins: Ne taraftan geliyorum? E-5? Sahil?
U.Ç: E-5.
Q: Sahilden geliş nasıl peki? Ben … tarafından geleceğim.
U.Ç: Oradan da olur, hemen yol üzerinde zaten.
Q: Geliş yönümde mi yoksa karşı tarafta mı?
U.Ç: Karşı tarafta.

Düğün günü sahilden Tuzla tabelalarına kadar gittik. Sonunda askeriyeye benzer bir tesis görünce durduk, Engin inip sordu. Fakat, tesis telefondaki askerin bana söylediği gibi karşı tarafta değildi, burası olamazdı. Bir de ilginçtir ne bir tabela ne de başka belirtici bir şey. Yanlış yerdeymişiz, meğer geçmişiz bile! Ki yol üzerinde o kadar da baka baka gitmiştik. Neyse, uzman şoför Quentins (:P) oradan bir U çekip gerisin geriye gitti ve bir taksinin bir yere girmeye çalıştığını görünce o da daldı peşinden koyun misali. İyi de yapmışım çünkü gerçekten de orasıymış. İşin komik tarafı taksileri içeri sokmuyorlar ve kapıda kimlik kontrolü yapıyorlar. Malum, askeriye… Taksiden şık şıkır elbiseleri ve topuklu ayakkabılarıyla inenler de tabanvayla gidiyorlar. Saçma!

Mekan iyiydi hoştu fakat servis çookk kötüydü. Garsonlar askerliklerini yapan erlerdi. Gece, erkekler arasında böyle askerlik herkese lazım şeklinde çok geyik döndü. Yemek servisi de içki servisi de çok ağır aksaktı. Ayrıca yemeklerini de beğendiğimi söyleyemem ama kimin umurunda :) Maksat insanın arkadaşlarıyla hoşça vakit geçirmesi. Yalnız, açık hava olduğu için akşam incecik elbiseler içinde epey üşüdük. Bazı arkadaşlarım şal istediler fakat tabii ki yoktu.

Bu arada fotoğraftaki yeni saçım :) Epey kısalttım ama rengi yine aynı benim doğal rengim. Her gittiğim kuaför ağzımdan girip burnumdan çıksa da dokundurmuyorum rengine. Ben yakıştırıyorum kendime. Beyazlarım çıkana kadar sanırım böyle de devam edecek. Gerçi büyük de konuşmamak lazım ;)

1 Haziran 2008 Pazar

Yeni Strawberry Siparislerim

Baslikta yeni dedigime bakmayin cunku aslinda en az bir ay oldu sagdaki urunleri alali ama ancak firsat oldu yazmaya. Tabii yine strawberry.net'ten :) Hala bilmeyen varsa buyursunlar buraya. Hepsini de tesadufen strawberryi gezerken gordum ve ihtiyacim olan urunler olduklari icin markalarina da guvenerek satin aldim. Ilk basta aslinda biray tereddutteydim ama sansim yaver gitti sanirim cunku hepsi de cok iyi urunler cikti. Simdi sira geldi bunlari sizlerle paylasmaya :)
Ilk urunumuz Clinique "take the day off". Urun antialerjik bir dudak ve goz makyaj temizleyicisi. Simdiye kadar goz makyajimi temizlemek icin bircok farkli urun denedim. Vichy, Nivea, Maybelline vs. Ama simdiye kadar en cok memnun kaldigim urun bu cunku en kuvvetli temizleyici ozelligine sahip olan bu. Vichy bence bes para etmez, ozellikle de makyaj malzemeleriniz (ornegin rimeliniz) waterproof ise. Maybelline'in sadece 2si 1 arada olan urunu idare ederdi. Ama artik Clinique'i kesfettigime gore Maybelline de rafa kalkti.
Diger siparis ettigim urun ise Stila color push-ups allik ama kremsi. Ben beyaz tenli oldugum icin Sweet Flash rengini tercih ettim, cok da memnunum. Bazi toz alliklar gibi cildimi kurutmuyor, ustelik kullanimi da cok kolay. Resimde aslinda biraz belli oluyor ama hani Lady Speed Stickler vardir dondurerek acar kapatirsiniz, iste bu alligin ambalaji da bu sekilde ve gayet de kullanisli bence.
Son satin aldigim urun ise Bourjois 3 D Effect fircali ruj. Tonu tam istedigim gibi turuncumsu ama degil. Nasil bir anlatissa bu da :) Numarasi ya 6 ya da 9 cok emin degilim.
Strawberry'e girmek benim keseme zarar, en iyisi bir sure uzak durayim :P

30 Mayıs 2008 Cuma

Dr. Oetker Gourmet Puding

Pazartesi günü, çok yakında tekrar düzenli yazmaya başlayacağım demişim ama nerdeee... Aradan 4 gün geçmiş bile ve sayfa hala aynı şekilde duruyor. Arkadaşlar, işleyen demir hesabı pırıl pırıl durumdayım son 2 haftadır özellikle :)


Neyse, gelelim konumuza. Soldaki fotoğraf belki 2 aydır yazılmayı bekliyor. Dr.Oetker Kakaolu Gourmet Pudingi büyük bir hevesle satın almıştım marketten çünkü içerisinde vişne parçacıkları vardı! Ama maalesef biraz hayal kırıklığı yarattı bende. Sanki vişne parçacığı konusunda biraz cimri davranılmış. Çok da bir farkı yoktu kakaolu pudinginden. Halbuki madem farklı bir ürün yapıyorsun bari tam yap değil mi? Boca et şöyle içine vişne parçacıklarını :) Yine de evde kolayca yapılacak pratik bir tatlı olması açısından denenebilir. Afiyet olsun şimdiden.
Not: Bu arada, hala evimde puding kaselerim yok (aman o eksik kalsın :) Onun yerine yukarıda gördüğünüz uzun ince dondurma kaselerime doldurdum pudingi de mecburen.

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Nerelerdeyim?

Bloğumu çok ihmal ettim farkındayım. Bu siteye yazmaya başladığımdan beri ilk defa bu kadar uzun bir ara veriyorum. Neredeyse 1,5 ay olmuş. Hadi benim bahanem boldu da Engin neden hiç yazı eklemedi orası muamma. Aslında muamma da değil tembellik. Benim neden yazmadığıma gelince… Hayatımda büyük değişiklikler oldu. Öncelikle işimi değiştirdim. Geçen hafta Salı gününden beri yeni işimdeyim. Benim için çok daha iyi olacağına inandığım bir firma ve pozisyona geçtim. İzmir’e gittim, 1 hafta kadar ablamlarda kaldım, Diloş ve Handoş’la hasret giderdim. Bu yeni işim için görüşmeler yaptım. Eski işimden istifa ettim ama iki hafta süresince mecburen istemeye istemeye de olsa çalıştım. Hımmm başka… Bu şirkette araba verdikleri için mecburen direksiyon dersleri almaya başladım. Bu arada ablam iki defa İstanbul’a geldi. Onda da güzel gelişmeler var, olacak olacak inşallah iyi şeyler :) Araba kullanmaya ve bol bol stres olmaya başladım. O da ayrı bir yazı konusu olacak zaten. Az kalsın unutuyordum, evime hırsız girmeye çalıştı, kapı haşat oldu ve daha şu an aklıma gelmeyen kimbilir neler neler… Anlatacak çoookkk şey birikti kısacası. Deneyimlerimizi paylaşmaya devam :) Çok yakında! Bekleyin beni :P